Go ahead

Go ahead (with)
tr Özellikle planladıktan veya izin aldıktan sonra bir şeye başlamak
tr İşe koyulmak

🇺🇸 She went ahead and enrolled in the course despite her initial hesitation.
🇹🇷 Başlangıçtaki tereddütlerine rağmen devam etti ve kursa kaydoldu.
🇺🇸 I wasn’t sure, but I went ahead and booked the flight.
🇹🇷 Emin değildim ama yine de uçuşu ayırtayım dedim.

Go ahead
tr Planlanan bir etkinliğin veya sürecin beklenen şekilde gerçekleşmesi
tr Devam etmek

🇺🇸 Despite the bad weather, the outdoor event went ahead.
🇹🇷 Kötü hava koşullarına rağmen açık hava etkinliği devam etti.
🇺🇸 The board meeting is scheduled to go ahead next Thursday.
🇹🇷 Yönetim kurulu toplantısı önümüzdeki Perşembe günü yapılacak.

Go ahead!
tr Birine bir şey yapma izni vermek veya onlara sizden önce konuşma izni vermek
tr Devam edin!
tr Buyurun!

🇺🇸 “Can I start now?” “Sure, go ahead.”
🇹🇷 “Şimdi başlayabilir miyim?” “Tabii, başlayabilirsin.”
🇺🇸 “May I express my opinion?” “Please, go ahead.”
🇹🇷 “Fikrimi ifade edebilir miyim?” “Lütfen, ifade et.”

Go ahead
tr Grubun diğer üyelerinden önce bir yere gitmek
tr Önden gitmek

🇺🇸 You go ahead to the movie, I’ll meet you there.
🇹🇷 Sen sinemaya git, seninle orada buluşuruz.
🇺🇸 They went on ahead while I checked us out of the hotel.
🇹🇷 Ben otelden çıkışımızı yaparken onlar önden gittiler.

Go ahead
tr Bir oyun veya yarışmada öne geçmek
tr Öne geçmek

🇺🇸 The team went ahead in the second half of the match.
🇹🇷 Takım, maçın ikinci yarısında öne geçti.
🇺🇸 With her final move, she went ahead in the game.
🇹🇷 Son hamlesiyle birlikte oyunda öne geçti.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu