Go with

Go with something
tr Bir şeyin parçası olmak
tr Parçası olmak

🇺🇸 The ability to make quick decisions goes with being a leader.
🇹🇷 Hızlı karar verebilme yeteneği lider olmanın bir gereğidir.
🇺🇸 Access to the club’s facilities goes with the membership.
🇹🇷 Kulübün tesislerine erişim üyelikle birlikte verilmektedir.

Go with something
tr Genellikle birlikte var olmak veya bir şeyle ilişkili olmak
tr İlişkili olmak

🇺🇸 High stress often goes with demanding jobs.
🇹🇷 Yüksek stres, genellikle zorlayıcı işlerle birlikte görülür.
🇺🇸 Success in sports goes with rigorous training and discipline.
🇹🇷 Sporda başarı, sıkı bir eğitim ve disiplinle gelir.

Go with someone
tr Biriyle ilişkisi olmak
tr Romantik ilişki içinde olmak
tr Biriyle birlikte olmak

🇺🇸 They have been going with each other since high school.
🇹🇷 Liseden beri birbirleriyle çıkıyorlar.
🇺🇸 It’s rumored that the celebrity is going with a famous athlete.
🇹🇷 Söylentilere göre ünlü bir sporcuyla birlikte.

Go with someone Informal
tr Birisiyle cinsel ilişkiye girmek
tr Birisiyle düşüp kalkmak

🇺🇸 In college, there were rumors about who was going with whom.
🇹🇷 Üniversitede, kimin kiminle birlikte olduğuna dair dedikodular vardı.
🇺🇸 He joked about going with someone he met at the party.
🇹🇷 Partide tanıştığı biriyle birlikte olduğuna dair şaka yaptı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu