Fall out

Fall out with someone

1. Anlaşmazlık yaşamak
2. Bozuşmak
3. Arası açılmak
4. Kavga etmek

🇺🇸 He was depressed because he’d fallen out with his wife Jane.
🇹🇷 Depresyondaydı çünkü karısı Jane ile arası açılmıştı.
🇺🇸 She fell out with her best friend.
🇹🇷 En iyi arkadaşıyla kavga etti.

Fall out over something

1. Bir şey yüzünden anlaşmazlık yaşamak
2. Bozuşmak
3. Bir şey için kavga etmek

🇺🇸 They fell out over a silly argument.
🇹🇷 Aptalca bir tartışma yüzünden kavga ettiler.
🇺🇸 The men fell out over money.
🇹🇷 Para yüzünden anlaşmazlığa düştüler.

Fall out

1. Askerlerin sıra veya dizilimden çıkıp farklı yerlere dağılması
2. Dağılmak

🇺🇸 After the parade, the soldiers were ordered to fall out and rest.
🇹🇷 Geçit töreninden sonra askerlere dizilimden ayrılıp dinlenmeleri emredildi.
🇺🇸 “Fall out, men!” shouted the sergeant-major.
🇹🇷 “Dağılın!” diye bağırdı başçavuş.


3. Dökülmek (Saç, diş vb.)

🇺🇸 After the treatment, he noticed his hair starting to fall out.
🇹🇷 Tedaviden sonra saçlarının dökülmeye başladığını fark etti.
🇺🇸 It’s normal for baby teeth to fall out as children grow.
🇹🇷 Çocuklar büyüdükçe süt dişlerinin dökülmesi normaldir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu