Fall back
Fall back
Phrasal Verb 
1. To quickly move backward or away from something or someone because you are very surprised or scared. 2. When soldiers move back away from the enemy to avoid fighting. 3. To move or travel more slowly than someone or something else, causing you to be behind them. 4. When the amount or rate of something decreases.
1. Fall back
1. Korkup çekilmek
2. Ürküp çekilmek
Örnekler
He fell back, frightened by the sudden appearance of the dog.
Köpeğin aniden ortaya çıkmasından ürküp geri çekildi.
She fell back, terrified, as the thunder roared overhead.
Gök gürültüsü tepesinde kükrerken korkup geri çekildi.
2. Fall back
1. Geri çekilmek
Örnekler
Napoleon immediately ordered his soldiers to fall back.
Napolyon hemen askerlerine geri çekilmelerini emretti.
The troops were ordered to fall back.
Birliklere geri çekilmeleri emredildi.
They had to fall back after facing heavy resistance.
Ağır bir direnişle karşılaşınca geri çekilmek zorunda kaldılar.
3. Fall back
1. Geride kalmak
Örnekler
He fell back as the group sped up, unable to keep pace.
Grup hızlandıkça o da geride kaldı, ayak uyduramadı.
They started together, but John soon fell back.
Birlikte yola koyuldular ama John kısa sürede geride kaldı.
4. Fall back
1. Azalmak
2. Gerilemek
Örnekler
The interest rate fell back after months of steady growth.
Faiz oranı aylar süren istikrarlı büyümenin ardından geriledi.
The company’s profits fell back due to a decline in sales.
Satışlardaki düşüş nedeniyle şirketin kârı geriledi.