Dress up
Dress up
1. Resmi kıyafetler giymek
2. Şık giyinmek
🇺🇸 I need to dress up for the gala tonight.
🇹🇷 Bu geceki gala için şık giyinmem gerekiyor.
🇺🇸 You do not need to dress up for dinner – jeans and a T-shirt are fine.
🇹🇷 Akşam yemeği için şık giyinmenize gerek yok – kot ve tişört yeterli.
Dress up as
1. Bir karaktere veya kişiye benzemek için özel bir kıyafet giymek
2. Kılığına girmek
3. Gibi giyinmek
🇺🇸 For Halloween, my friends and I decided to dress up as pirates.
🇹🇷 Cadılar Bayramı için arkadaşlarımla korsan gibi giyinmeye karar verdik.
🇺🇸 For our play, I had to dress up as a princess.
🇹🇷 Oyunumuz için bir prenses gibi giyinmem gerekiyordu.
Dress up in
1. Belirli bir türde veya tarzda kıyafet giymek veya giydirmek
🇺🇸 They dressed up the dog in a cute costume for the contest.
🇹🇷 Yarışma için köpeğe sevimli bir kostüm giydirdiler.
🇺🇸 For the superhero-themed event, he decided to dress up in a cape and mask.
🇹🇷 Süper kahraman temalı etkinlik için bir pelerin ve maske giymeye karar verdi.
Dress up ↔️ something
1. Bir şeyi, özellikle bir teklif veya fikri, daha ilginç veya cazip göstermek için süslemek veya değiştirmek
2. Cazip hale getirmek
3. Süslemek
🇺🇸 The marketing team dressed up the proposal to make it more appealing to investors.
🇹🇷 Pazarlama ekibi, yatırımcılara daha cazip gelmesi için teklifi süsledi.
🇺🇸 Sometimes facts are dressed up to make a story more sensational.
🇹🇷 Bazen gerçekler, bir hikayeyi daha sansasyonel yapmak için değiştirilir.