Come through
Come through
1. Bir bilginin, haberin vb. belirli bir yere ulaşması veya alınması
🇺🇸 We’re anxiously waiting for the test results to come through.
🇹🇷 Test sonuçlarının gelmesini endişeyle bekliyoruz.
🇺🇸 News of the agreement finally came through late last night.
🇹🇷 Anlaşma haberleri sonunda dün gece geç saatlerde geldi.
2. Resmi olarak onaylanmak
🇺🇸 My passport application took weeks, but it finally came through.
🇹🇷 Pasaport başvurum haftalar aldı ama sonunda onaylandı.
🇺🇸 She was relieved when her visa finally came through.
🇹🇷 Vizesi sonunda onaylandığında rahatladı.
Come through something
1. Üstesinden gelmek
2. Atlatmak
3. Sağ salim atlatmak
🇺🇸 If John comes through the operation OK he should be back to normal within a month.
🇹🇷 John ameliyatı sağ salim atlatırsa bir ay içinde normale dönecektir.
🇺🇸 Despite the financial crisis, the company managed to come through unscathed.
🇹🇷 Mali krize rağmen şirket zarar görmeden bu durumdan çıkmayı başardı.