Come into
Miras almak
Miras düşmek
Mirasa konmak
🇺🇸 He will come into a significant inheritance from his aunt.
🇹🇷 Teyzesinden önemli bir miras alacak.
🇺🇸 She came into some valuable art pieces after her grandmother passed away.
🇹🇷 Büyükannesi vefat ettikten sonra bazı değerli sanat eserlerini miras aldı.
Bir durumda, özellikle bir hikaye, oyun veya projede yer almak
Dahil olmak
Yer almak
🇺🇸 How does this decision affect me? Where do I come into it?
🇹🇷 Bu karar beni nasıl etkiliyor? Ben bu işin neresindeyim?
🇺🇸 In the plot of the play, her character doesn’t come into the story until the second act.
🇹🇷 Oyunun olay örgüsünde, onun karakteri ikinci perdeye kadar hikayeye dahil olmuyor.
Bir şeyin görüş alanına girmesi
Görünür olması
Görünmeye başlaması
Bakış açısına girmek
🇺🇸 As we approached the coast, the lighthouse came into view.
🇹🇷 Sahile yaklaşırken deniz feneri görüş alanımıza girdi.
🇺🇸 The deer came into sight as we walked quietly through the forest.
🇹🇷 Biz ormanda sessizce yürürken geyikler görüş alanımıza girdi.
Önemli olmamak
Önemi olmamak
Mühim olmamak
Mevzu bahis olmamak
🇺🇸 In our friendship, age doesn’t really come into it.
🇹🇷 Arkadaşlığımızda, yaşın gerçekten bir önemi yok.
🇺🇸 Money doesn’t really come into it.
🇹🇷 Para bu işste mevzu bahis değil.
Mükafatını görmek
Karşılığını görmek
Kendini göstermek
Faydasını sonradan görmek
🇺🇸 In crisis situations, her ability to stay calm really comes into its own.
🇹🇷 Kriz durumlarında, sakin kalma yeteneği gerçekten önemli hale geliyor.
🇺🇸 This type of insurance policy comes into its own when traveling abroad.
🇹🇷 Bu tür bir sigorta poliçesi yurtdışına seyahat ederken kendini gösterir.