Come around
Come around
1. Ziyaret amacıyla gitmek
2. Uğramak
3. Ziyaret etmek
🇺🇸 I’ll come around after work to check on you.
🇹🇷 İş çıkışı seni görmeye geleceğim.
🇺🇸 Why don’t you come around this weekend for a coffee?
🇹🇷 Bu hafta sonu bir kahve içmeye bi uğrasana?
4. Kendine gelmek
5. Ayılmak
🇺🇸 She hasn’t come around yet.
🇹🇷 Henüz kendine gelmedi.
🇺🇸 She fainted. I hope she will come around soon.
🇹🇷 Bayıldı. Umarım yakında kendine gelir.
6. Belli bir olayın veya etkinliğin düzenli olarak, her zamanki gibi gerçekleşmesi (Baharın gelmesi, yazın gelmesi vb.)
🇺🇸 Christmas seems to come around quicker every year.
🇹🇷 Noel her yıl daha çabuk geliyor gibi görünüyor.
🇺🇸 As spring came around, we started planning our garden.
🇹🇷 Baharın gelmesiyle birlikte bahçemizi planlamaya başladık.
Come around to
1. Başlangıçta karşı olduğun bir fikre veya düşünceye zamanla sıcak bakmaya başlamak
2. Fikrini değiştirmek
3. Denilene gelmek
🇺🇸 He was skeptical at first, but he came around to our point of view.
🇹🇷 Başta şüpheciydi, ama zamanla bizim görüşümüze ikna oldu.
🇺🇸 It took him a while to come around to the idea.
🇹🇷 Bu fikri benimsemesi biraz zaman aldı.