Come across
Come across someone/something
1. Birisini veya bir şeyi şans eseri karşılaşmak
2. Rast gelmek
3. Denk gelmek
🇺🇸 Walking through the old town, I came across a charming little bookstore.
🇹🇷 Eski şehirde yürürken küçük, şirin bir kitapçıya rastladım.
🇺🇸 In my research, I came across an interesting article on the subject.
🇹🇷 Araştırmam sırasında konuyla ilgili ilginç bir makaleye denk geldim.
Come across
1. Bir fikir veya düşünceyi insanların kolayca anlayacağı bir şekilde ifade etmek
2. Anlaşılır kılmak
🇺🇸 He explained the concept in such a way that it came across very clearly.
🇹🇷 Kavramı öyle bir şekilde açıkladı ki, çok net bir şekilde anlaşıldı.
🇺🇸 Your point really came across at the meeting.
🇹🇷 Toplantıda anlatmak istediklerinizi gerçekten çok net ifade ettiniz.
3. İzlenimini vermek
🇺🇸 In the meeting, she came across as confident and well-prepared.
🇹🇷 Toplantıda, kendinden emin ve iyi hazırlanmış gibi göründü.
🇺🇸 Despite his nerves, he came across as quite charming in the interview.
🇹🇷 Sinirlerine rağmen, mülakatta oldukça çekici bir izlenim bıraktı.