Bring in

Bring in ↔️ something
tr Yeni bir yasa çıkarmak

🇺🇸 The government plans to bring in new environmental regulations next year.
🇹🇷 Hükümet önümüzdeki yıl yeni çevresel düzenlemeler getirmeyi planlıyor.
🇺🇸 Stricter speed limits were brought in to reduce road accidents.
🇹🇷 Yol kazalarını azaltmak için daha sıkı hız limitleri getirildi.

Bring in a verdict, etc
tr Mahkemenin karar vb. vermesi

🇺🇸 After deliberating for hours, the jury brought in a guilty verdict.
🇹🇷 Jüri saatlerce müzakere ettikten sonra suçlu olduğuna karar verdi.
🇺🇸 The jury brought in a verdict of not guilty due to lack of evidence.
🇹🇷 Jüri, delil yetersizliği nedeniyle suçsuz olduğuna karar vermiştir.

Bring in ↔️ someone
tr Bir tartışma, çalışmayan veya duruma birisini dahil etmek

🇺🇸 The company brought in an external consultant to improve efficiency.
🇹🇷 Şirket, verimliliği artırmak için dışarıdan bir danışman getirdi.
🇺🇸 For this project, we need to bring in a specialist.
🇹🇷 Bu proje için bir uzmanı dahil etmemiz gerekiyor.

Bring in ↔️ something
tr Belirli bir miktar kazanç veya kar elde etmek

🇺🇸 Her freelance work brought in an extra $500 a month.
🇹🇷 Serbest çalışması aylık ekstra 500 dolar kazandırdı.
🇺🇸 The concert brought in over $20,000 for charity.
🇹🇷 Konser, hayır işleri için 20.000 dolardan fazla para topladı.

Bring in ↔️ someone
tr Bir işletmeye müşteri çekmek

🇺🇸 The new marketing campaign is aimed to bring in more clients.
🇹🇷 Yeni pazarlama kampanyası, daha fazla müşteri çekmeyi hedefliyor.
🇺🇸 Discount offers help to bring in shoppers during the holiday season.
🇹🇷 İndirim teklifleri, tatil sezonunda alışverişçileri çekmeye yardımcı oluyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu