Break out
Break out
1. Bir olayın, özellikle şiddetli veya ani bir durumun, patlak vermesi
🇺🇸 Riots broke out after the election results were announced.
🇹🇷 Seçim sonuçları açıklandıktan sonra ayaklanmalar patlak verdi.
🇺🇸 Fighting broke out between demonstrators and the police.
🇹🇷 Göstericiler ve polis arasında çatışma çıktı.
Break out of
1. Bir yerden kaçmak
🇺🇸 They have broken out of a top-security jail.
🇹🇷 Yüksek güvenlikli bir hapishaneden kaçmışlar.
🇺🇸 The hostages broke out of the room where they were being held and escaped.
🇹🇷 Rehineler tutuldukları odadan kaçarak kurtuldular.
Break out in spots/a rash/a sweat etc
1. Aniden bir duruma veya fiziksel tepkiye girmek (örneğin, terlemek, kaşınmak)
2. Cildine bir şey olmak
🇺🇸 He broke out in a sweat during the intense workout.
🇹🇷 Yoğun antrenman sırasında terlemeye başladı.
🇺🇸 I broke out in a painful rash.
🇹🇷 Acı veren bir isilik çıkardım.
Break out of
1. Yaşama şeklini değiştirmek
2. Rutinini bozmak
3. Düzenini değiştirmek
🇺🇸 She felt the need to break out of her daily routine.
🇹🇷 Günlük rutininin dışına çıkma ihtiyacı hissetti.
🇺🇸 He break out of her daily routine.
🇹🇷 Günlük rutininin dışına çıktı.