Break away

Break away
tr Kaçıp kurtulmak
tr Kaçmak

🇺🇸 During the altercation, she managed to break away from her attacker.
🇺🇸 Tartışma sırasında saldırgandan kaçmayı başardı.
🇺🇸 John grabbed Jane, but she managed to break away.
🇺🇸 John, Jane’i yakalasa da Jane kaçmayı başardı.

Break away
tr Bir şeyden koparak ayrılmak

🇺🇸 Icebergs broke away from the glacier and drifted into the sea.
🇺🇸 Buzdağları buzuldan ayrılarak denize sürüklendi.
🇺🇸 A branch broke away from the tree during the storm.
🇺🇸 Fırtına sırasında bir dal ağaçtan koptu.

Break away
tr Yarışta veya oyunda diğerlerinden ayrılıp öne çıkmak

🇺🇸 The cyclist broke away from the pack in the last lap.
🇺🇸 Bisikletçi son turda gruptan ayrıldı.
🇺🇸 In the marathon, one runner broke away early and maintained the lead.
🇺🇸 Maratonda bir koşucu erken öne çıktı ve liderliğini korudu.

Break away from
tr Evden, aileden veya işten ayrılıp bağımsız hale gelmek
tr Bağlarını koparmak

🇺🇸 After college, he felt it was time to break away and live on his own.
🇺🇸 Üniversiteden sonra, kendi başına yaşamak için ayrılma zamanı olduğunu hissetti.
🇺🇸 She broke away from her corporate job to start her own business.
🇺🇸 Kendi işini kurmak için kurumsal işinden ayrıldı.

Break away from someone
tr Kendisini tutan kişiden uzaklaşmak

🇺🇸 She started crying and tried to break away.
🇺🇸 Ağlamaya başlayıp kurtulmaya çalıştı.
🇺🇸 She broke away from him and ran to the door.
🇺🇸 Ondan ayrılıp kapıya doğru koştu.

Break away from
tr Bir gruptan veya siyasi partiden ayrılıp başka bir grup kurmak

🇺🇸 A group of artists broke away to form their own collective.
🇺🇸 Bir grup sanatçı kendi kolektiflerini oluşturmak üzere ayrıldı.
🇺🇸 More than 20 Labour MPs broke away to form a new left-wing party.
🇺🇸 20’den fazla İşçi Partili milletvekili yeni bir sol parti kurmak üzere partiden ayrıldı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu