Blow away
Blow away someone/something
1. Bir şeyi rüzgarın etkisiyle uçurmak
2. Savurmak
🇺🇸 The strong wind blew away the napkins on the picnic table.
🇹🇷 Güçlü rüzgar, piknik masasındaki peçeteleri uçurdu.
🇺🇸 Leaves were blown away by the autumn breeze.
🇹🇷 Yapraklar sonbahar esintisiyle uçup gitti.
3. Rakibi kolayca veya büyük bir farkla yenmek
4. Mağlup etmek
5. Alt etmek
6. Yenmek
🇺🇸 GS blew away their opponents with a score of 5-0.
🇹🇷 GS, rakibini 5-0’lık skorla mağlup etti.
🇺🇸 In the chess tournament, Magnus Carlsen blew away his challenger in just 20 moves.
🇹🇷 Satranç turnuvasında Magnus Carlsen rakibini sadece 20 hamlede devirdi.
Blow away someone
1. Çok etkilemek
2. Hayran bırakmak
3. Aklını başından almak
🇺🇸 Her performance really blew the audience away.
🇹🇷 Performansı gerçekten seyirciyi hayran bıraktı.
🇺🇸 Her eloquent speech blew everyone away at the conference.
🇹🇷 Konferansta yaptığı etkileyici konuşma herkesin çok hoşuna gitti.
4. Öldürmek
5. Ortadan kaldırmak
6. Silahla vurarak öldürmek
🇺🇸 The spy had to blow away the enemy agent in self-defense.
🇹🇷 Casus kendini savunmak için düşman ajanını öldürmek zorundaydı.
🇺🇸 The drug dealer tried to blow away his rivals.
🇹🇷 Uyuşturucu satıcısı rakiplerini ortadan kaldırmaya çalıştı.