Black out
Black out
1. Bayılmak
2. Bilincini kaybetmek
🇺🇸 During the marathon, she felt dizzy and nearly blacked out.
🇹🇷 Maraton sırasında başı dönmüş ve neredeyse bayılayazmış.
🇺🇸 He blacked out after standing up too quickly.
🇹🇷 Çok hızlı ayağa kalkınca bayıldı.
Black out 🔁 something
1. Sansürlemek
2. Gizlemek
🇺🇸 The names in the document were blacked out for confidentiality.
🇹🇷 Gizlilik için belgedeki isimler gizlendi.
🇺🇸 They blacked out the offensive words in the report.
🇹🇷 Raporun müstehcen kelimeleri sansürlendi.
3. Karartmak
4. Elektriğini kesmek
5. Işıklarını kapatmak
🇺🇸 The city blacked out every night during the war.
🇹🇷 Savaş sırasında şehir her gece karanlığa gömüldü.
🇺🇸 To avoid detection, ships would black out their lights at sea.
🇹🇷 Tespit edilmekten kaçınmak için gemiler denizde ışıklarını karartırdı.