Add up
“Add up” Fiilinin Anlamıus | |
---|---|
Kelime | Anlamı |
Add up ⇄ sth 1 | 1. toplamını bulmak 2. hesaplamak 3. hepsini ekleyip toplamak |
🇺🇸 I can add up in my head quite easily. 🇹🇷 Kafamda kolayca hepsini toplayabiliyorum. 🇺🇸 It adds up to a total of $18 🇹🇷 Hepsi toplam 18 dolar ediyor. | |
Add up 2 ↔️ attention | 1. tutmak 2. hesabın tutması |
🇺🇸 The receipts didn’t add up, suggesting there might be missing invoices. 🇹🇷 Faturalar birbirini tutmuyordu, bu da eksik faturalar olabileceğini düşündürüyordu. 🇺🇸 The figures didn’t add up, so we had to review the data for errors. 🇹🇷 Rakamlar birbirini tutmuyordu, bu yüzden verileri hatalara karşı gözden geçirmemiz gerekti. | |
Add up 3 ↔️ similar to | 1. akla yatkın olmak 2. mantıklı olmak |
🇺🇸 Her story didn’t add up, making us question her honesty. 🇹🇷 Anlattıkları akla yatkın değildi, bu da dürüstlüğünü sorgulamamıza neden oldu. 🇺🇸 His story about the missing money just doesn’t add up. 🇹🇷 Kayıp para hakkındaki hikayesi hiç akla yatkın gelmiyor. | |
Add up 4 ↔️ similar to | 1. tekabül etmek 2. birikerek büyümek 3. (birikerek) dönüşmek |
🇺🇸 The tiny expenses seemed insignificant until they added up to a hefty bill. 🇹🇷 Küçük masraflar, ağır bir faturaya dönüşene kadar önemsiz görünüyordu. 🇺🇸 The small donations really added up, allowing us to fund the entire project. 🇹🇷 Küçük bağışlar birikerek projenin tamamını finanse etmemizi sağladı. | |
Add up ⇄ sth 5 ↔️ similar to | 1. artılarını eksilerini toplamak 2. olumlu ve olumsuz yanlarını dikkate almak 3. her şeyi hesaba katmak |
🇺🇸 After adding everything up, she decided to accept the job offer. 🇹🇷 Her şeyi hesaba kattıktan sonra iş teklifini kabul etmeye karar verdi. 🇺🇸 When I added up the pros and cons, the decision to move became clear. 🇹🇷 Artılarını ve eksilerini topladığımda, taşınma kararım netleşti. |